İstanbul, tarih boyunca birçok deprem yaşamış bir şehir olmasına rağmen, son günlerde meydana gelen şiddetli sarsıntı, hem yerel halkı hem de bilim insanlarını derinden etkiledi. 21 Ekim 2023'te yaşanan deprem, 5.7 büyüklüğünde kaydedildi ve pek çok vatandaş arasında panik yarattı. Ancak, uzmanlar bu depremin beklenen büyük İstanbul depreminin habercisi olmadığını, aksine fay hatları üzerinde biriken enerjinin bir sonucu olduğunu belirtiyor. Bu yazıda, İstanbulluları etkileyen bu durumun detaylarını inceleyeceğiz.
İstanbul, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde yer alması nedeniyle sürekli bir deprem riski taşıyor. Coğrafi yapısı itibarıyla bu fay hattı, zaman zaman şiddetli sarsıntılara sebep olabiliyor. Son yıllarda bilim insanları, İstanbul'da biriken fay enerjisinin bir noktada açığa çıkacağı konusunda hemfikir. Ancak, 21 Ekim'deki deprem, beklenen büyük depremin henüz gerçekleşmediğini gösterdi. Depremin büyüklüğü, yerin derinliklerinde meydana gelen yer hareketleriydi. Aslında bu durum, fay hattının zaman içinde enerjisi birikerek daha büyük bir deprem oluşturma potansiyelinden kaynaklanıyor. Yani İstanbul, beklenen büyük deprem için geri sayımdayken, bu tür şiddetli sarsıntılar olabileceği gerçeğiyle karşı karşıya.
Depremin ardından, uzmanlar çeşitli açıklamalarda bulunarak durumu değerlendirdi. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Jeofizik Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Ahmet Yılmaz, depremin ardından yaptığı açıklamada, “Fay hatları üzerinde enerji birikimi, depremin kaçınılmaz bir sonucu. Bu tür sarsıntılar, fayın stresinin azaldığını gösterirken, henüz o enerjinin büyük depreme dönüşmediği anlamına geliyor,” dedi. Buna ilaveten, İstanbul'da yaşanan bu tarz depremler, toplumu bilinçlendirmek ve hazırlık yapmak için bir fırsat olarak görülmelidir. Depremin, halkın afet bilinci konusunda daha dikkatli olmasına neden olması bekleniyor.
Ayrıca, deprem sonrası yapılan incelemelerde can ve mal kaybı yaşanmaması sevindirici bir gelişme olarak kaydedildi. Ancak, İstanbul'daki bina ve altyapıların deprem dayanıklılığı üzerine yeni tartışmalar başladı. Uzmanlar, mevcut yapıların büyük bir deprem anında dayanıklılığını artırması gerektiğini vurguluyor. Şehirdeki yapı stoğunun hemen hemen %30’unun 1999 öncesi inşa edilmiş olması, olası risklerin boyutunu artırıyor.
Sonuç olarak, İstanbul'daki kayıplar ve hasar verici depremler, aslında fay hattındaki biriken enerjinin bir ifadesi. Bunun yanında, halkı bilinçlendiren ve depreme hazırlıklı olmayı teşvik eden çalışmalara hız verilmesi gerekiyor. Feyhatları üzerindeki durumu ve deprem olasılıklarını izlemek için daha kapsamlı bir veri takibi yapılmalıdır.
İstanbul, gelecekte karşılaşılabilecek büyük depremlere karşı hazırlıklı olmalı. Özellikle şehir yönetiminin ve ilgili kurumların, depreme dayanıklı yapılar inşa etme konusundaki çabalarını artırmaları büyük önem taşıyor. Deprem kaçınılmaz; bu yüzden tedbir almak, toplumun her kesiminden bireylerin sorumluluğu olmalıdır. Unutmayalım ki, hazırlıklı olmak her zaman en iyi savunma yöntemidir.